Nefret
kasvetli bir bulutu andıran nuhuset yüklü sis, dağ evimizin çatısına çöreklenmişti. mutfak penceresinden uzaktaki kasabanın ışıkları sisi aralamış, belli belirsiz parlıyordu. saat gece yarısını geçeli çok olmuştu, kabuslar yüzünden uyuyamadığımdan mutfağın soğuk zemininde çıplak ayaklarımla dikilip kanelbulle yapıyordum. sterling bu tatlıyı çok severdi. hele ki eklediğim karamel sos onu zevkten dört köşe ederdi her yediğinde. ancak bu gece ilk kez sterling'in olmadığı ve gelmeyeceği bir zamanda yapıyordum kahrolası tarçınlı çöreği. bu deli saçması şeyi bir oyunmuş gibi başlatan ve en başından ciddiye almamasına sebep olan bendim. sterling’e karın boşluğumda kanatlarında metal bıçkınlar bulunan kelebekleri harekete geçiren, karşı konulmayacak düzeyde bir şehvet duyuyorken sırf başkaları yakıştırdığı için onunla bir dönem takılmak istiyormuş gibi yaparak her şeyi başından mahvetmiştim. şimdi ise başkasını, üstelik bir kızı düşünerek mastürbasyon yaptığı için ondan nefret etme...