Shemhamephorash
Bir hafta önceden anlaşıldığı gibi, sitede konumu bolca geçen sokakta toplanılacaktı. Burası, Lucifer's Hymn denen müziğin bestelerinden izler taşımakta, normal insanları yıkıp bizim gibi insanları coşturmaktaydı. Saat 4:20, harabe evlerin camlarında yüksek ihtimalle Mavi Balina görevi için oturan, hayattan soğumuş, genç fakat ölü bedenler; karanlık sokağı aydınlatan tek bir ışık parçasının dağın eteğindeki kulübede olması, vikingler tarafından yağmalanmış bir İngiliz kasabası gibi dizilmiş derme çatma kulübelerin tüyler ürpertici sessizliği... Burası, Norveç'in soğuk olduğu kadar esrarengiz, konumu Google Haritalar'dan bile silinmiş bir kasabasıydı.
Telefonumu açıp DNS ayarlarını değiştirdim ve satanas666.onion'a girip sohbet akışını izledim. Latin Amerikalı bir adam (isminden anlaşılıyordu) en son kurban ettiği kadınlardan oluşan insan zincirini anlatıp nasıl cesetleri yok edeceği hakkında bilgi alıyordu. Bir başkası ise hidroklorik, hidroflorik, nitrik, sülfürik, karbonik asitleri karıştırıp küvete dökmesini; daha sonra da cesetleri içine atmasını, 8 saate kalmadan hepsinin iliklerine kadar çürüyüp eriyeceğini söylüyordu.
Yollanan bir fotoğrafta kadının vajinasından karnına doğru açılan yarığa yavru akrepler yerleştirdiği görülüyordu. Ayrıca kadının tırnaklarını söküp parmaklarının içine pirinç doldurmuştu. Açıklama kısmında "Türkiye'de gördüğüm dolmanın brutal versiyonunu yapmaya çalışıyorum. Aramızda Türk var mı?" şeklinde bir soru yöneltilmişti. El kaldıran olmadı, ben de mesajı gördüğüm halde yanıtlamadım; ama birinin beni etiketleyeceğini biliyordum.
Ah, hepimiz cehennemde yanacaktık.
Gerçek deriden üretilmiş botlarımı kurumuş çimenlerle buluşturup ayaklarımı sürüyerek daha önceden tam 180 kişiye bildirilmiş ve oldukça hasarlı kulübeye girdim. Siyah pelerinimin başlığını arkaya itip kıvırcık saçlarımın havaya fırlamasına izin verdim.
İçerisi tıklım tıklımdı. Lider, Christian Hegg, duvara sabitlenmiş çıplak bir İsa Peygamber çerçevesini söküp bir kenara fırlattı. Onu tutmayı başarabilen albino bir adam tek yumrukla çerçeveyi havada parçaladı.
"Çok yaşa Klaus! Yaşasın Satanizm! Yüce Şeytan!"
Bağıran fanatik satanistleri susturmak için kalkan elin ardından sertçe titreyen ses telleri şu cümleyi döktü nefesi bile zar zor verebildiğimiz kulübenin her metrekaresine: "Yüce Şeytan, öldüremediğim insanları doğru yola getirmem için bana 6666 Voltluk elektrik, şu damarlarında kötülük kanı yerine Aptamil devam sütü dolaşan vatan hainlerini ritüel dışı etmemem için de bana sabır ver!"
Kıkırdayanlar olmadı. Ama ben güldüm.
Christian bana dönüp bağırdı. "Peki kim bugün taze yumurta yemek ister?"
"Cinlerim sana tek atar, Bay Christ." diye karşılık verdim ona. Benimle ilgilenemeyecek kadar çerçevenin arkasından çıkan ve yer altına inen kapının anahtarlarıyla meşguldü. "Bana ait olanlar, cinlerden daha fazlası." diye tısladı. Sonrasında ise dar kapı açıldı ve kilisemizin içine tek sıra halinde inmeye başladık. Ürkütücü ilahiler okunmaktaydı, belki ben yeni üye olduğum için bana ürkütücü geliyordu. Ben de eşlik ettim.
Zeminde kurumuş kan ve biraz bağırsak dokusundan kocaman bir pentagram çiziliydi. Dörderli kırk beş sıra sandalye dizilmişti. En başta ise bir kürsü vardı. Christian kürsüye geçti ve herkesin oturmasını bekledi. Ben en arkaya, gözden ırak bir sandalyeye, Varg ve Sigurdur'un ortasına oturdum. Eski dostum Sigurdur'un sol elinin yerinde tahtadan yapılmış ve tarantula bacağına benzeyen çubuklar vardı. Amaçsız ve sıfır mühendislik içeren bir icattı.
Christian'ın geniş alanımızda konuşma yapmasını çok sevdiğini bildiğimden, Corpsegrinder'ın vokallerini andıran ses tonunun daha iyi duyulması için ona bir mikrofon almıştım. Onu elinde tutarken ceketinin kolları aşağı, dirseklerine doğru kaydı ve jilet izleriyle yazılmış "Shemhamephorash" kelimesini net gördüm. İşaretiyle beraber herkes "Invocation to Satan" ilahisini okumaya başladı. Ben de Lavey'nin ölmeden önce bana öğrettiği cin büyüsü hakkındaki bilgilerimi hafızamda kurcalamaya başladım. Bu ayin gerçekleşmeden yoldaşlarımı kilisemize çağırmam gerekiyordu.
Bugünkü kurbanımız bendim.
Varg yakama yapışınca Demonlardan birinin onun zihin okuma yeteneğini geliştirdiğini hatırladım.
"Sen yüce rehberimize ruhunu kurban etmekten nasıl kaçınırsın?" diye parladı ve bıçağını çıkardığı gibi eliyle soymakta olduğu boynumdan göğsüme kadar olan bölgeye büyükçe bir ters haç çizdi. Felaket halde canımın yanmasına karşılık, çektiğim testereyle kolunu kestim. Herkes sanki iki viking ringe çıkmış, kral olmak için dövüşüyorlarmış gibi bağırıyor, tezahürat yapıyorlardı. Kesilen kolunun acısına Şeytan için katlandı, bir leş olmak üzere çürüyecek kolu kilisenin bir ucuna attım.
Christian duasını bölmedi.
Varg kan kaybıyla can çekişirken birdenbire herkes kan akıttığım için bana bir lakap bulmak üzere anlaşıverdiler. Bugünkü kurbanlarının adında uzun bir tartışmadan sonra "Karahastalık Altay"da karar kılındı.
Christian beni pentagramın içine yatırırken kulağıma alkol kokulu nefesiyle "Cehennemde görüşürüz." diye fısıldadı. "İyi uykular, Karahastalık Altay, Şeytan seni kutsasın."
Siyah mumlar alev aldı ve ayin müziği olarak Immortal- Northern Chaos Gods seçildi. Bu aptalca şarkıyla ölmek istemediğimden kilisenin ses sistemine çıkardığım silahla iki el ateş ettim. Gümbürtüyle beraber Christian şaşkına döndü ve elimden silahı alıp alnıma sıktı, öfkesiyle bu duruma dayanamadığını bu şekilde dışa vurduktan sonra alnımdan seken kurşunun göğsünü deşmesine izin verdi. Büyücülüğüm bazen işe yarıyordu. Şu an lideri öldürdüğüm için mantıken "rütbe" yükseltme işlemlerine başlanması gerekiyordu.
Fakat öyle olmadı. Onun yerine herkes üzerime çullanıp bütün İskandinav Yarımadasını ayağa kaldıracak bir kargaşa ile kanatlı süvariler gibi saldırmaya başladılar. Bir darbeyle can verdim ve ruhum bedenimden çıkarak arşa yükseldi. Ölümden sonrasını ilk defa görüyordum, bu değerlendirilebilirdi. Ulu Kötülük Tanrısı Loki'ye gittim, ki bu benim favori tanrımdır ve çakma satanist olmadan önce ben Loki'ye dua ederdim ve tıpkı Amerika'ya seslenircesine "Eeeyy Loki, Lavey satanistleri olarak yaptığımız ritüelde bir yoldaşı ve lideri haklı nedenlerle öldürdükten sonra vahşice katledildim, linçe uğradım. Biliyorum, haksızım ama git ve intikamımı al!" dedim. Loki'yi sinirlendiren bu sözler, Freya'nın pelerini ile şehre inen tanrının ardından bir grup yedi başlı dev, Midgard yılanı, Hel ve Fenrir'in de Norveç'teki o Muspelheim sınırları arasındaki kiliseye ışınlanmasına neden oldu. Loki'yi arkama alıp kiliseye geldim ve cehennem ateşini benzine ihtiyaç duymaksızın yerlere dökmeye başladım. Sigurdur ve Norr beni gördüler ve diğerlerini uyarmaya başladılar. Loki sigarasını söndürmeden yere fırlatırken "Şimdi buralar karışır." dedi. Norveç'in 51. Bölgesi, Hegg Satanist Kilisesi gerçek cehenneme kendini teslim etmişti. Loki beni karanlığına çekti ve kalkanları altına aldı. Kötü ruhun ruhumu esir aldığını hissederken satanist yoldaşlarımın çığlıkları yankılandı. Alevler pentagramı kasıp kavuruyordu. Herkes bir bir geberdi ve tam yüz yetmiş dokuz ceset kilisenin geniş pentagramının üzerine serpildi. Kurt Fenris onları sonsuza dek yok etti, Hel ruhlarını kendi Helheim salonuna buyur etti.
Loki sağ olsun, Valhalla dahil bütün olağanüstü yerleri gördüm. Satanist derneğe üye olmama rağmen ise cennete gidebildim. Ama cennet o kadar da etkileyici değildi, ben de dördüncü boyutta yaşamayı tercih edip tekrardan fiziksel evrene döndüm. Daha sonra da boyut değiştirdim. Şu an Göktürkler zamanında yaşamış, Bozkurt Işbara isimli death metalci ve dibine kadar Türk olan bir gencin evcil atıyım. At kılıklı bir cinim işte. Onu dinimiz Nors mitolojisine çekmek için çadırının önüne bir Thor çekici bıraktım ama karısının süs eşyası sanıp kaldırdı. Arada bir klorofilli bakteri kurban ediyor ama beylere söylemiyor. Ben de söyle yahu diyorum, ulusun entellektüellik pardon bilgelik yüzdesi artar. Ama hafifçe gülümsüyor sadece, anlamıyor herhalde.
Yorumlar
Yorum Gönder