intikam

ali. merhaba, nasılsın? her zamankinden, üç tane sarıp ver. aslında buraya gelmeden önce düşünüyordum da, seni eczacı bir arkadaşımla tanıştırmalıyım. çok daha işine yarayacak malzemeleri edinebilirsin böylece. hatta iyi piyasa da yaparsın. flunitrazepam denen bir şey duydun mu? bir çeşit benzodiazepin. bu farmakolojik terminoloji sana uzak gelmiş olabilir. ama ticaret yaptığın insanların kesinlikle ihtiyaç duyacağını düşündüğüm bir çeşit ilaçla tanıştırmaktayım seni. öyle bir sakinleştirici düşün ki kızın hayatından sekiz dokuz saat siliyor. sana kalkıp “sen o gece benim ırzıma geçtin.” de diyemez. çünkü içtiğiniz ve sonra da uyandığı vakit arasında kayıp bir zamanının olduğunu düşünemeyecek kadar unutturuyor. bunu eczacı arkadaşın laboratuvarında sentezlersin, sonra da peynir ekmek gibi satarsın. zaten çevren geniş. 


ve senin aksine çevrendekiler karşı tarafın en azından unutması için çaba sarf ediyorlar. 


biliyor musun, sen gerçekten yürek yemişsin. belki de o kızın kimseye söylemeyeceğine emindin ya da söyleseydi başına bir şey gelmeyeceğinden. sonuçta… hamile kalamayacak kadar küçüktü. o zamanlar pek bilmiyordun sanırım, eğer flunitrazepam içirirsen daha çok zevk alacağını. istersen deneyebiliriz. hemen şimdi. içmek ister misin? hayır tabii ki, neden ben içiyormuşum? o tongaya bir kez düşerim ben. 


evet, dünya küçük ali. 

merhaba. 

büyüdüm ve acım bir silaha dönüştü.

neden şaşırdın? senden madde almamın ne gibi bir sebebi olacak ki yıllar sonra arkadaşlık kurmak istememin dışında? tamamen saf ve samimi duygular. betin benzin attı, gerek yok buna. yaşadığımız şey çok eskide kaldı. annemin deyimiyle “köprünün altından çok sular geçti”. ben arkadaşın olmaya çalışıyorum, canım. 


haklısın. benim gibi bir ucubeyle arkadaş olmak istemezsin. ama en azından düşman olmak da istemezsin. 


bu gece bu arabadan canlı çıkarsan kendime ihanet etmiş olacağım.


eğer bunu içersen çekeceğin acıyı hissetmeyecek ve unutacaksın. ama içmezsen, işkencelerin her detayını tüm kılcal damarların hatırlayacak. 


sana kâbusun olacağım, demiştim. er ya da geç. dişlerim o küçük penisini fare kapanı gibi kıstıracak. ihtiyacın olan şey… flunitrazepam! toz haline getirilmiş vaziyette penisimin üzerine sürülü vaziyette. acı kaçınılmaz… kaçabilmek için gırtlağına kadar emmen gerekiyor. en azından hatırlamayacaksın, iyi tarafından bak. 


şimdi ağzına al bakalım. ahahaha! bekle. 

kusura bakma ama sanırım dişlerin yokken daha iyi sakso çekersin. sana ilacı emdirmeden önce dişlerini biraz törpülesem… ya da söksem iyi olur. çünkü böyle biraz rahatsız edici- yani benim açımdan. evet, yanımda pense getirdim ama maalesef cerrahi bilgim yok. neticesinde pense herkesçe erişilebilir ama anesteziyi sadece senin gibi birinden alabilirim. ağzını kocaman açıp “aa!” de. 


çürüklerinden de kurtuldun sayılır. diş çekimi sonrasında beş gün sigara içmek yasak. metronidazol etken maddeli bir antibiyotik kullan. ağız gargarasını unutma demeyeceğim, bizzat ben yardımcı olacağım şimdi ona. hadi ama, ne ağladın! duracağımı sandın herhalde. öğretmenin sınıfa gelme ihtimali olmadığı için durma gereksinimi duymadım. o kanı tükür önce. bana hepatit b bulaştırırsan çürük karaciğerini de sökerim, duydun mu beni? bunlardan kolye yapacağım sanırım. dışı kaplama, içeriden çürükler. tıpkı insan ruhunun katmanları gibi. 


merak etme, benden hastalık kapma olasılığın benim senden kapma olasılığımdan düşük. yine de şu lastiği takmam şart. insan kanına alerjim var. sakın kusayım deme yoksa çeneni yamulturum. 


sıcak, akıntılı ve dar. gözlerini kaçırma. kan çanağına dönmüş esrarkeş gözlerin gerçekten ve intikamdan kaçmamalı. benim yerimde sen de olabilirdin. ama senin kaderinde domestisize edilmiş bir maskenin altındaki çürümüşlüğü sadece kendinden zayıflara akıtabildiğin gerçekliğin hak ettiği bir ceza var. o cezalandırma yetkisi kader tarafından bana verildi. daha derine, gırtlağa kadar al. benimkinin tadı daha güzel. 


bir şeyi gözden kaçırdım, ah, lanet olsun. ilaç lastiğin altında kaldı. ne kadar yalarsan yala, acını unutturacak olan ilacın bir zerresi bile dilinde emilmedi. ne dersin? sen de benim gibi her gün en ince ayrıntısına kadar hatırlamak ister misin bu eşsiz anları? çıkar onu ağzından şimdi. parti başlıyor. yerinde olsaydım benim gibi biri senden alışveriş yapmaya geldiği vakit kasıtlı olarak kuduz virüsü kapardım. benim penisimi ısırıp bana kuduz bulaştırmak ölmeden önce alabileceğin en iyi intikam olurdu. ama işte, sen benim yerimde değilsin. dolayısıyla intikam alması gereken de sen değilsin. 


şimdi, sana akupunktur yapalım. ihtiyacın vardır. 

vücudun en önemli sinirlerinin uçlarının bittiği uzantına üç iğne yeter. evet, akupunkturun böyle yapıldığına eminim. hayır, yanlış biliyorsun. bazı vakalarda elektrik de veriliyor. bak şimdi. ah, hoşuna gitmedi mi? biraz daha o zaman. 


ali. seni o olmayan dişlerinle kabul edip seks yapacak bir kız bulursan o kızın her dokunuşunda sikinden kalbine giden bu elektriği hatırlayacaksın. işerken bile beni hatırlayacaksın, hoş, sadece işerken hatırlayacaksın çünkü öteki işlevi artık kullanılamaz hale gelmiş olacak. hem ilk hem sonun olacağım. hep beni hatırla. ve aramızdaki bu elektriksel çekimi. hahaha! 


yüzeye yakın damarlar ve sinirler nasıl da karardı. eğer dozunu kaçırırsam yanlışlıkla sikini nekroza sokup kopmasına sebep olabilirim. bu durumda hangi sebeple bana dava açabilirsin merak ediyorum. eğer halihazırda yoksa kastrasyon fantezisi edinmeni dilerim, öteki türlü seni çok yıpratacak çünkü. 


hissediyorum. karbüratör manifolda benzin damlatıyor. gitmeliyim. sonra görüşürüz. 


cehennemde. 


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Nefret

06:06